4 Mayıs 2014 Pazar

Gittim,Gezdim, Yazdım : Şile Üvezli Köyü

ÜVEZ AĞAÇLARININ OLDUĞU YER 

          Hani plan yapıp bir yerlere gider sonra alırsınız ya elinize kalemi. Aslında ben burayı gezmedim. Burası benim köyüm. Gezmek için değil de hep ziyaret için geldim buraya. Büyüklerimi, akrabalarımı, O'na kavuşanları da hatta. Bir gezi yazısıyla karşınızdayım. Ama öyle şu kadar hane şu kadar insan var demekten ziyade, benim ve belki de köy halkı için ne anlam ifade ettiğini anlatmaya çaışacağım sizlere. 

Kısaca Tarihimiz
             İstanbul Karadeniz'ine bakan yeşilin ve mavinin buluştuğu şirin bi ilçedir Şile. Şile'nin de bir sürü köyü vardır. Benim köyüm de Üvezli Köyü. Dere köyleri diye bilinen, Ahıska Türkleri'nin yaşadığı 10'a yakın köyden biridir Üvezli Köyü. Bir Ahıska Türkü'yüz. Her ne kadar kaynaklar belli dönmlerde yakılmış olsa da konuştuğumuz şive ve ağızdan ve insanların simalarından, adetlerimizden anlaşılıyor ki biz Ahıska Türkü'yüz. 1877-78 (93 Harbi) savaşının olduğu zamanlarda Ahıska'dan önce Artvin'e ardından da İstanbul'a gelmiş atalarımız. Bize anlatılanlara göre, devlet ricaline 'önü bağ arkası dağ' olsun demişler. Devlet de Şile tarafındaki şimdiki köylerimizi göstermiş. Yoksa İstanbul'un başka yerlerinde olabilirmişiz şimdi. Daha sonra Artvin ile pek bi alakamız kalmamış. Sadece bir iki kişi arada bir gelip dönermiş ama o da vefat edince neredeyse kopmuş alakalar. Çünkü en büyük sebeplerden biri de göç esnasında genç nüfüsun ekseriyetinin savaşta olmasıdır. Yani oraları bizlere, bugünlere nakledecek insanların hem göçe şahit olamaması hem de savaşlarda vefat etmesinidr. Geriye çocuklar kalıyor ki onlar aktaramaza, yaşlılar da bunu yapamayınca maalesefe geldiğimiz topraklarla bir bağımız kalmamış. 

 Yeni Memleketimizde
               Tüm bunlara rağmen geldikleri yöreye çabuk alışmış köy halkı. O yıllardan bu yıllara kadar adeta geldiği yerlerdeki kendi toprağı gibi bakmiş Üvezli ve çevresine de.  Burada belli bir nüfusa ulaştktan sonra gençler ve yeni evliler ekseriyet olarak Üsküdar ve Ümrayniye'ye yerleşmiş ve hayatlarını orada sürdürmüş. Yani İstanbul'da da birbirimzden kopmamışız. Tüm bayramlarda köylerde toplanılmış, birbirimiz arasında kız alınıp verilmiş, akrabalıklar günümüze kadar ulaşmıştır. Eğer biri bir işe girse mutlaka yanında da hemşerilerinden birileri bulunmuş ve bu günümüze kadar bu şekilde gelmiştir. Özellikle bayramlarda köyler arası futbol turnuvaları ve atış müsabakaları, bir zamanlar yapılan güreşler civar köylerindeki halkı birbirine daha da bağlamıştır.  Ramazan ayında bütün köylerin sırayla iftar vermesi de bunun en güzel örneğidir.




Dere Köyleri İçinde Üvezli

                Dere Köyleri olarak bilinen 10'a yakın köy içerisinde Şile yolu üzerindeki ilk köydür. Yola yakın olmanın avantajını iyi kullanan köy halkı birçok konuda Dere Köyleri'ne öncülük etmiştir. Bunlarda ilki Gözleme-Ayran-Mısır üçlemesi ile akıllarda kalan ve köylünün en önemli geçim kaynağı olan basit usuldeki ticari faaliyetidir. Aslında köyümüzde en önemli geçim kaynağı hayvancılık ve ormancılıktır. Tarım ise kendine yetecek kadardır. Ancak yaklaşık son 30 yılda Köprübaşı denilen yerde başlatılan kaynamış mısır satışı ile adeta yeni bir faaliyet ortaya çıkmştır. Kaynamış mısır ile Üvezli artık özdeşleşmiştir adeta. Mısır ile başlayan bu faaliyet büyümüş ve önce yayık ayranı sonra da gözlemeye dönümştür. Artık İstanbul'da Üvezli denince gözleme-ayran-mısır üçlüsü gelir olmuştur akla. Köy halkının Bağlarbaşı'nda bir derneği de vardır ve bu dernek sayesinde birçok faaliyet yapılmıştır. Bahar şenlikleri, Edirne ve Bursa gezileri, yöre halkının göçünü anlatan tiyatro gösterisi hep bu köyden çıkmıştır.  Son olarak toplu halde geldiğimiz topraklara ilk kez 2009 yılında bir gezi düzenleyen de Üvezli Köyü olmuştur. 

Bendeki Üvezli

           Müjdelenmiş şehir İstanbul'da doğmak hakikaten büyük bir lütuf. İstanbul'da yaşamak değil önemli olan, önemli olan İstanbul'u yaşamak. Ama sürekli bu şehirde kalır ara sıra bir yerlere kaçamazsanız işte bu sefer şehir üstünüze üstünüze gelir. İşte Üvezli'de kendi halkı için bir sığınak gibi adeta. Yeşiliyle ve huzuruyla bizlere kol kanakt gerer. Yaşadığım muhite artık 40 dakika uzaklıkta her an gidebileceğim bir yer. Taze sebze meyvesiyle, dupduru suyuyla, termemiz havasıyla ve en önemlisi sakinliğiyle anmak isterim bu köyü. Her ne kadar eski geleneklerimizden ister istemez yavaştan kopsak da köyümüzün bizdeki yeri apayrıdır. ÖZellikle bayramların yaz aylarına gelmesiyle birlikte yeniden o eski canlılığını kazanacağı ümidiyle.